Milletimizin vazgeçilmez geleneklerinden, bir aile için en önemli hadiselerden biri olan düğünlerin vazgeçilmezi, assolisti o: Düğün pastası. Pekiyi hiç düşündünüz mü, düğün pastası nasıl, nereden, ne için hayatımıza girdi? Beraber öğrenelim.
Haydi kabul edelim, bir tanıdığımızın, yakınımızın veya akrabamızın düğününe giderken heyecanla beklediğimiz bir an varsa, o da düğün pastasının kesildikten sonra dağıtılmasına kadar geçen zamandır. Zaten paraya kıyıp ya çeyrektir, ya yarımdır altını takmışız, rahatsız topuklu ayakkabılarla ve nefes borumuzu daraltan kravatlarla bir yandan ince ince terleyip bir yandan halayı çekmişiz… Bari tatlı yiyelim de, keyfimiz hiç olmazsa birazcık yerine gelsin. Pekiyi bu tatlı adet nasıl ortaya çıkmış, hiç düşündük mü?
Aslında temeli çok basit bir besin maddesine dayanıyor: Buğday. Buğday, tarih boyunca bereket, doğurganlık ve mutluluğu sembolize etmiştir. Düğün merasimlerinin ilk başladığı dönemlerde, tüm bu iyi temennileri getirsin diye gelinin başından buğday taneleri dökülürdü. Buradan da aslında konfeti dökmenin nereden geldiğini öğrenmiş oluyoruz. Bu da yetmezmiş gibi, gelinin bekar kız arkadaşları da bereketten yararlanmak ve bir sonraki evlenen olabilmek için kafalarını buğday yağmurunun altına tutarlardı. Buyurun size gelin buketi geleneği. Yani gördüğünüz gibi, her şeyi buğday başlattı.
Romalılar döneminde ise aşçılar, oldukça saygın bir meslek grubu olarak sayılırdı ve düğünlerdeki buğday saçma adetini bir üst seviyeye taşıyarak buğdaydan minik kekler yapmaya başladılar. Bu kekler, doğal olarak düğünlerde “dağıtılmak” amacı ile pişiriliyordu ama sizin de bildiği gibi adet ve geleneklerden öyle kolay kolay vazgeçilmiyor; maalesef bu küçük keklerin gelinin kafasına atıldığı talihsiz bir dönem de yaşandı.
Neyse ki bu dönem pek uzun sürmedi ve insanlar bu keklerin aslında ne kadar lezzetli olduğunu, ve gelinin kafasına fırlatmak yerine aslında yenilebileceğinin farkına vardılar. Böylece yavaş yavaş bu adetten kurtulup aşçılar, özenle hazırladıkları kek ve tatlıları misafirlere dağıtmaya başladılar. Gelen misafirler bunu bir jest olarak görüp, bu jeste karşılık olarak düğüne gelirken kuruyemiş ve kurutulmuş meyve getirerek katkıda bulundular. Merak etmeyin, kimse gelinin kafasına ceviz atmayacaktı.
Bu adet, hızlıca Avrupa’ya, en çok da İngiltere’ye yayıldı. Düğün pastası tarihçesindeki asıl sihir ise İngiliz aşçıların Fransız aşçılarla birleşmesi ile gerçekleşti. Aşçılar, bu minik kekleri bir araya getirip kocaman bir düğün pastası yarattılar. Fransız aşçıların yaratıcılığı, dekoratif yeteneği ve gurmeliği ile İngiliz’lerin pratik zekası birleştiğinde ortaya günümüze kadar uzanmış olan süslü püslü düğün pastası geleneği çıkmış oldu.
Tabii ki düğün pastası ne kadar yüksekse, o kadar bereketli olarak sayılır. Pastanın en bereketli kısmının ise tepesi olduğuna inanıldığı için gelin ile damat pastayı adeta bir savaş kılıcı büyüklüğünde bir bıçak ile en tepeden başlayarak keser, sonrasında tepedeki ilk iki dilimi birbirlerine ikram ederler. Pastanın tepesinde neden gelin ile damat figürü olduğunu da böylelikle çözmüş olduk!