Gelin alma adetleri, Türkiye’nin kültür mozaiğini yansıtan çeşitlilikte ve zenginliktedir. Neredeyse her yörenin farklı bir gelin alma adeti mevcuttur.
“Kır düğünü olsun, modern düğün istiyorum” diye tutturmuş olsanız bile, düğün tarihi yaklaştıkça içinizdeki genler aktif hale gelecek ve siz de bir Gelin alma adeti yaşayacaksınız, garanti ediyoruz. Peki, yörenizdeki ve kültürünüzdeki gelin alma adetlerinden haberdar mısınız? O gün neler yaşanacağını biliyor musunuz? Merak etmeyin, size yardımcı olmak için buradayız. İşe Güneydoğu Anadolu bölgesindeki gelin alma adetleri ile başlayalım. Yöreden yöreye değişiklik gösterse de bu coğrafi bölgede gelin alırken muhakkak bir şey kırılıyor veya dağıtılıyor.
Örneğin Adana’da, damadın gelini almadan önce bir ağacın dallarına yerleştirilmiş yumurtaları vurması isteniyor. Damadın vurması “beklenmiyor”, sadece isteniyor. Damat yumurtaları bilerek vuramayınca, kız tarafı bir ceza veriyor. Buna karşılık erkek tarafı da gelinin çeyizinden bir yastık kaparak damada ulaştırmaya çalışıyor. Ulaştırırsa ne mutlu! Evlilikte herhangi bir sorun çıkmayacağına inanılıyor. Gelin alma, Diyarbakır’da gelin evi eşiğinde dolu bir testiyi kırmak, Adıyaman’da ise gelin evine girmeden önce bir narı parçalayıp etrafa dağıtmak şeklinde gerçekleşiyor.
Trakya ve Marmara bölgesindeki gelin alma adetlerinde ise gelin ile damadın birbirini görmemesine özen gösterilmesi dikkat çekiyor. Gerçekten de örneğin Edirne’de gelin damadın evine ulaşana dek yüzünü kesinlikle açmıyor ve mümkün olduğunca damattan uzak tutuluyor. Gelin, damat evine tek başına girip çıkıyor ve bundan sonra da kucağına biri kız biri erkek iki çocuk oturtuyor. Damat, ancak bundan sonra gelini görme hakkına sahip. Benzer türde adetlere Ege Bölgesi’nde de rastlanıyor. Örneğin Aydın ilinde de gelin tek başına damat evine giriyor ancak girmeden önce damat evin girişine buğday, şeker ve pirinç serpmek zorunda.
İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ise, damat adaylarını ayrıntılı bir sorgu ve “hafif şiddet içeren” gelin alma adetleri bekliyor. Örneğin Konya’da, damat adayının kulağı sürekli olarak çekiliyor ve gelinin mezarlık içerisinden geçirilerek damat evine götürülmesi gerekiyor. Gelin, ayrılmadan önce kendi evinin kapısında kınalı elini kullanarak bir iz bırakmak zorunda. Biraz ürpertici gelse de, amaç geline “düğün gününde bile ölümü unutma” mesajını vermek. Kastamonu’da ise damat adayı gelini almadan önce hangi işleri yapabildiği yönünde ciddi bir sorgudan geçiriliyor. (Bu bilgiler bilinse dahi yine de soruluyor.) Sorgu bittikten sonra, damattan ayakkabısını havaya fırlatması isteniyor, eğer ayakkabı yere düz düşerse, evliliğin hayırlı olacağına inanılıyor. Yatsı namazından sonra ise, damat kız tarafındaki erkeklerin elini öpüp kaçıyor, eli öpülen kişiler ise damadı kovalayarak yakalarlarsa bir temiz dövüyor. Bu esnada sağdıç, damadı korumaya çalışıyor.
Neredeyse her yörede farklılık gösterse de tüm gelin alma adetleri bereket, bol çocuk, ferahlık ve aile evini kesin terk mesajları veriyor.